DOLAR 42,0275 0,49%
EURO 48,6216 0,70%
ALTIN 5.410,43-0,35
BITCOIN 4574682-1.82978%
İzmir
18°

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

Cavit Yoldaş Yazdı… Seçim Toplumu: Sandığın Gölgesinde Yaşamak
  • Tire Güncel
  • Gündem
  • Cavit Yoldaş Yazdı… Seçim Toplumu: Sandığın Gölgesinde Yaşamak

Cavit Yoldaş Yazdı… Seçim Toplumu: Sandığın Gölgesinde Yaşamak

ABONE OL
30 Ekim 2025 14:39
Cavit Yoldaş Yazdı… Seçim Toplumu: Sandığın Gölgesinde Yaşamak
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türkiye, 2025 sonbaharına bir kez daha seçim konuşarak girdi. Fakat mesele yalnızca sandığın tarihi değil; seçimin kendisi, artık toplumsal bir refleks, hatta bir kimlik hâline geldi. Bu ülke uzun süredir seçimleri bir yönetim aracından çok bir varlık biçimi olarak yaşıyor. Her sokak tartışması, her televizyon programı, her sosyal medya gündemi seçim atmosferinin bir uzantısına dönüştü. Sandık, artık yalnızca iktidarın değil, toplumun ruh halinin aynası hâline geldi.

Bu tabloya siyaset bilimi “plebisiter kültür” diyor. Yani iktidarın her eyleminin halkın onayıyla meşrulaştırıldığı, ancak bu onayın gerçek bir seçme hakkından ziyade bir duygusal bağlılık testine dönüştüğü bir sistem. Türkiye’deki siyasal iklim, giderek bu kültürün içinde derinleşiyor. Vatandaş, kendi yaşam koşullarını değil, kendi tarafını savunmak için oy verir hale geldi.

Medya bu tabloyu büyütüyor. Ana akım kanallar, haber bültenlerini parti söylemleriyle dolduruyor; sosyal medya ise her gün küçük birer “referandum alanı”na dönüşüyor. Bir belediye kararı, bir mahkeme kararı, bir sanatçının ifadesi bile saniyeler içinde “taraf” meselesi oluyor. Halk, sandığın dışında hiçbir çözümün mümkün olmadığına inandırılmış durumda.

Oysa seçim, demokratik sistemin sadece bir evresidir; toplumun kendisi değildir. Sürekli seçim hâli, bir ülkeyi diri tutmak yerine yorar. Ekonomik politikalar, adalet sistemi, eğitim gibi alanlarda uzun vadeli planlama yapılamaz; çünkü her kararın gölgesinde bir sonraki sandık vardır. Bu döngü, siyasetçiyi günü kurtarmaya, halkıysa sürekli umut ya da korku halinde yaşamaya mahkûm eder.

Plebisiter siyasetin bir diğer tehlikesi de duygusal iktidar ilişkilerini kalıcılaştırmasıdır. “Biz ve onlar” ayrımı, artık ideolojik değil, psikolojik bir refleks hâline gelmiştir. Her yeni seçim, bir yenilenme fırsatı değil, bir rövanş mücadelesine dönüştürülür. Demokrasi, rekabet değil sadakat üzerinden okunur.

Bugün Türkiye’nin en acil ihtiyacı, seçimleri bir son değil, bir başlangıç olarak yeniden anlamlandırmaktır. Vatandaşın siyasete katılımı yalnızca oy vermekle sınırlı kalmamalı; denetim, sorgulama ve ortak akıl üretimi gibi süreçlerle güçlenmelidir. Sandık, toplumun sesi olduğu kadar, toplumun suskunluğuna da dönüşebilir.

Seçim toplumundan vatandaş toplumuna geçiş, belki de Türkiye’nin önündeki en büyük demokrasi sınavıdır.

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r