DOLAR 39,1895 -0.11%
EURO 44,8253 0.22%
ALTIN 4.247,512,39
BITCOIN 4083328-0.94561%
İzmir
27°

AZ BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Dijital Kimliklerin Anatomisi: Titanic Sinclair ile Sanat, Kurgu ve Gerçek Üzerine
  • Tire Güncel
  • Magazin
  • Dijital Kimliklerin Anatomisi: Titanic Sinclair ile Sanat, Kurgu ve Gerçek Üzerine

Dijital Kimliklerin Anatomisi: Titanic Sinclair ile Sanat, Kurgu ve Gerçek Üzerine

YouTube’un erken dönemlerinden Poppy fenomenine uzanan bir yolculuk. Titanic Sinclair, dijital çağın maskeleriyle yüzleşme cesaretini gösteren sanatını ve içsel dönüşümünü anlatıyor. (A journey from the early days of YouTube to the Poppy phenomenon. Titanic Sinclair shares his art, courage to confront the masks of the digital age, and his inner transformation.)

ABONE OL
1 Haziran 2025 14:25
Dijital Kimliklerin Anatomisi: Titanic Sinclair ile Sanat, Kurgu ve Gerçek Üzerine
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Dijital çağın ruhunu en çarpıcı biçimde yansıtan isimlerden biri Titanic Sinclair. YouTube’un kaotik ama özgür ilk günlerinden çıkıp Mars Argo ve Poppy gibi projelerle bir fenomen haline gelen bu sanatçı, gerçek ile kurgu arasındaki sınırları silikleştirerek izleyiciyi rahatsız eden bir aynayla baş başa bırakıyor. Onunla sanatı, geçmişi, hayal kırıklıkları ve geleceğe dair umutları üzerine derinlikli bir söyleşi gerçekleştirdik.

(Titanic Sinclair is one of the most striking voices reflecting the spirit of the digital age. Emerging from YouTube’s chaotic yet free early days and becoming a phenomenon through projects like Mars Argo and Poppy, this artist blurs the boundaries between reality and fiction, confronting his audience with a disturbing mirror. We conducted an in-depth interview with him about his art, past, disappointments, and hopes for the future.)

Titanic Sinclair kimdir? (Who is Titanic Sinclair?)

  • Ben Titanic Sinclair. Gerçek adım Corey Michael Mixter. Kendimi bir sanatçı, hikâye anlatıcısı ve dijital çağın tuhaflıklarını deşmeye adanmış bir zihin olarak tanımlıyorum. Michigan’da doğdum ama dijital dünyada yeniden yaratıldım diyebilirim. YouTube’un ilk zamanlarında Mars Argo ile başlattığımız projelerle dikkat çekmeye başladım. Sanatımda, insanların medya tarafından nasıl şekillendirildiğini, kimliklerin nasıl silikleştiğini ve internetin bizleri nasıl dönüştürdüğünü sorguluyorum.

 

(I am Titanic Sinclair. My real name is Corey Michael Mixter. I define myself as an artist, storyteller, and a mind devoted to exploring the oddities of the digital era. I was born in Michigan, but you could say I was reborn in the digital world. I began attracting attention with projects started alongside Mars Argo during YouTube’s early days. Through my art, I question how people are shaped by media, how identities fade, and how the internet transforms us.)

Sanat yolculuğunuz nasıl başladı? (How did your artistic journey begin?)

  • Sanat yolculuğum bir kamera ve internet bağlantısıyla başladı. 2007’de Mars Argo ile birlikte ‘Digital Footprint’ isimli deneysel videolar çekmeye başladık. O zamanlar için tuhaf, hatta rahatsız edici kabul edilebilecek bir tarzla dijital dünyaya aynayı tuttuk. O dönemlerde YouTube hâlâ bir deney alanıydı ve biz bu alanı insan davranışını, medyayı ve teknolojiyi hicvetmek için kullandık. Sanat, benim için bir ifade biçimi değil; bir müdahale biçimi.

 

(My artistic journey began with a camera and an internet connection. In 2007, with Mars Argo, we started making experimental videos called ‘Digital Footprint.’ Our style, which might have been seen as strange or even disturbing at the time, held up a mirror to the digital world. Back then, YouTube was still a testing ground, and we used this space to satirize human behavior, media, and technology. For me, art is not just a form of expression; it is a form of intervention.)

 

Mars Argo ile olan iş birliğinizden bahseder misiniz? (Can you tell us about your collaboration with Mars Argo?)

  • Mars Argo ile olan iş birliğimiz, sadece bir müzik grubu olmaktan öteydi. Biz, bir dünya yaratmaya çalıştık. “Technology Is A Dead Bird” albümümüzle birlikte, dijitalleşmenin duyguları öldürdüğü fikrini işledik. Videolarımız ise sıradan tüketim alışkanlıklarını, internet kimliklerini ve televizyonun manipülasyonunu tiye alıyordu. Yaratıcı olarak çok güçlü bir bağımız vardı, ama zamanla bu bağın içinde çatlaklar oluştu.

 

(My collaboration with Mars Argo was more than just a music group. We tried to create a whole world. With our album “Technology Is A Dead Bird,” we explored the idea that digitalization kills emotions. Our videos mocked ordinary consumption habits, internet personas, and television manipulation. Creatively, we had a very strong bond, but over time cracks began to appear in that bond.)

 

Poppy projesi nasıl ortaya çıktı? (How did the Poppy project come about?)

  • Poppy projesi, dijital çağın yapay yüzünü sorgulamak için yaratıldı. Moriah Pereira ile tanıştığımda onun güçlü bir görsel hafızası ve ses tonuyla birleşen naifliği dikkatimi çekti. Poppy, bir karakterden çok bir fenomen olarak doğdu. O steril, robotik sesiyle, modern toplumun duyarsızlığına ayna tutuyordu. Onu insanlar yarattı, ama biz çerçevesini çizdik. Ve her çizgi, pop kültürün gerçeküstü boyutunu biraz daha belirginleştirdi.

 

(The Poppy project was created to question the artificial face of the digital age. When I met Moriah Pereira, I was struck by her strong visual memory and her voice’s innocence. Poppy was born more as a phenomenon than a character. With her sterile, robotic voice, she reflected the numbness of modern society. People created her, but we framed her. And every line we drew made the surreal dimensions of pop culture more distinct.)

Poppy ile yollarınızı neden ayırdınız? (Why did you part ways with Poppy?)

  • Her yaratım, bir noktada yaratıcısından uzaklaşmak zorundadır. Poppy ile çalışmak yaratıcı açıdan verimliydi, ama zamanla farklı yönlere çekildik. O, kendi kimliğini bulmak istedi; ben ise kurgu ile gerçek arasındaki çizgiyi daha da zorlamak. Bu doğal bir ayrılıktı. Sanatta birlikte büyürken, ayrı düşmek de kaçınılmaz oluyor.

 

(Every creation has to eventually distance itself from its creator. Working with Poppy was creatively productive, but over time we wanted to go in different directions. She wanted to find her own identity; I wanted to push the line between fiction and reality further. It was a natural separation. Growing together in art also means inevitably growing apart.)

 

Mars Argo’nun açtığı dava hakkında ne düşünüyorsunuz? (What are your thoughts on the lawsuit opened by Mars Argo?)

  • Bu soruya tek bir cümleyle cevap vermek zor. Sanat ve kişisel ilişkiler iç içe geçtiğinde, yaşananların etkisi daha da derinleşiyor. Mars Argo’nun davası, geçmişin karmaşık yüzünü gözler önüne serdi. Kendimi savundum, ama aynı zamanda geçmişle hesaplaşmak zorunda kaldım. Sanat bazen acı bir yansıma olabilir.

 

(This is a difficult question to answer in one sentence. When art and personal relationships intertwine, the impact of events deepens. Mars Argo’s lawsuit revealed the complicated face of the past. I defended myself but also had to confront the past. Art can sometimes be a painful reflection.)

 

Sanatınızda hangi temaları işliyorsunuz? (What themes do you explore in your art?)

  • Sanatımda en çok işlediğim temalar kimlik, gerçeklik, tüketim kültürü ve medyanın gücüdür. Benim için ‘gerçek’ olan her zaman sorgulanabilir olmalıdır. İnsanların yüzlerini kaybettiği bu çağda, maskeleri çekip almak, onların ardında ne kaldığını görmek isterim. Bazen cevap yoktur. Ama o boşluk da kendi başına bir cevaptır.

 

(The themes I explore most in my art are identity, reality, consumer culture, and the power of media. What is ‘real’ for me should always be questioned. In this era where people lose their faces, I want to pull off the masks and see what remains beneath. Sometimes there is no answer. But that void itself is an answer.)

 

Solo projelerinizden bahseder misiniz? (Can you tell us about your solo projects?)

  • Solo olarak “Thick Jello” ve “I Have Teeth” gibi projelere imza attım. Bu projelerde artık kimseye değil, yalnızca kendi iç sesime kulak verdim. Görsel olarak da müzikal olarak da sınırları zorladım. Sıradan olanı grotesk hale getirmeyi, grotesk olanı sıradanlaştırmayı denedim. Çünkü normallik de bir yanılsamadır.

 

(As a solo artist, I worked on projects like “Thick Jello” and “I Have Teeth.” In these projects, I listened only to my inner voice, no one else’s. I pushed boundaries both visually and musically. I tried to make the ordinary grotesque and the grotesque ordinary. Because normalcy is also an illusion.)

Gelecek planlarınız nelerdir? (What are your future plans?)

  • Gelecekte dijital sanat, film ve belki de fiziksel enstalasyonlarla daha çok ilgileneceğim. İnsanların ekran dışında da sorgulama yaşayabileceği alanlar yaratmak istiyorum. Sanat, ekrandan çıkmalı. Belki de bir gün, dijital evrenle fiziksel dünya arasındaki çizgiyi tamamen silecek bir şey yaratırım.

 

(In the future, I want to focus more on digital art, film, and possibly physical installations. I want to create spaces where people can question things beyond the screen. Art must step out from behind the screen. Maybe one day, I’ll create something that completely erases the line between the digital universe and the physical world.)

 

Hayranlarınıza ne söylemek istersiniz? (What would you like to say to your fans?)

  • Sanatımı anlamaya çalışan herkese teşekkür ederim. Anlam bulamayanlara da teşekkür ederim; çünkü bazen sanat, sadece bir huzursuzluk yaratmak içindir. Gördüğünüz her şey size ait değil. Ama hissettikleriniz, sizinle baş başa kalır. Orada, gerçek başlar.

 

(I thank everyone who tries to understand my art. And I thank those who don’t; sometimes art’s purpose is simply to create discomfort. Not everything you see belongs to you. But what you feel remains yours alone. That’s where reality begins.)

 

Titanic Sinclair ile yaptığımız bu söyleşi, yalnızca bir sanatçının geçmişine değil, dijital çağın ruhuna da dokunan bir keşifti. Kurgu ile gerçeklik arasındaki çizgiyi ustalıkla bulanıklaştıran Sinclair, çağımızın en rahatsız edici sorularını sormaktan çekinmeyen nadir sanatçılardan biri. Onun anlatımıyla yüzleşmek, yalnızca sanatla değil, kendi kimliğimizle de yüzleşmek anlamına geliyor.

(Our interview with Titanic Sinclair was not only a journey into the past of an artist but also a profound exploration of the spirit of the digital age. Sinclair, who masterfully blurs the line between fiction and reality, is one of the rare artists unafraid to ask the most unsettling questions of our time. Facing his narrative means facing not just art but our own identities.)

 

Röportaj (Interview): Cavit Yoldaş

Not: Bu röportaj İngilizce olarak gerçekleştirilmiş olup Cavit Yoldaş tarafından Türkçeye çevrilmiştir.

(Note: This interview was conducted in English and translated into Turkish by Cavit Yoldaş.)

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP
300x250r
300x250r