18 Mayıs 2025 Pazar
Aysun Uysal yazdı… Çöp Değil, Vicdan Atıyoruz
Süt ürünleri ile başınız dertte mi? Laktoz İntoleransına sahip olabilirsiniz!
Cavit Yoldaş Yazdı... Karanlığın Yeni Maskesi: PKK’nın Silah Bırakması Gerçek Mi?
Serkan Candaş yazdı… Doğa Bize Hayat Verirken, Biz Neden Ona İhanet Ediyoruz?
İzmir Büyükşehir’de İşten Çıkarmalar Kapıda!
Bir ülkenin kaderi neye, kime bağlıdır? Tarihin sayfalarında sıfırdan yazılmış bir başarı öyküsü var: Türkiye Cumhuriyeti. Yoklukla, yoksullukla, işgal altında kıvranan bir coğrafyadan, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde ayağa kalkmış bir halk… Canla, kanla kurulan bu Cumhuriyet, bize emanet edildi. Ve bu emanetin kıymetini bilip bilmediğimiz sorusu, bugün her zamankinden daha fazla önem taşıyor.
Anadolu coğrafyası; dağlarından yağ, ovalarından bal akan, deniziyle, güneşiyle, toprağıyla başlı başına bir cevherdir. Ancak bu cevher, ne yazık ki yıllardır işlenemiyor. Yer altı kaynaklarımız, dış güçlerin eline bırakıldı. Politik çıkarlar, milli menfaatlerin önüne geçti. Biz ise hâlâ seyrediyoruz.
Topraklarımız öyle verimli ki, taşı diksen yeşeriyor. Ama çiftçi ekemiyor. Çünkü ürünlere kota konulmuş durumda. Eken biçen karşılığını alamıyor. Tarım ve hayvancılık artık neredeyse can çekişiyor. Oysa kendi kendine yetebilen bir ülke iken, dışa bağımlı hale geldik. Ne yediğimiz belli, ne içtiğimiz.
Bir zamanlar Köy Enstitüleri vardı. Her bireyin hem üreten hem de düşünen bir vatandaş olması için kurulmuş örnek kurumlar. Bugünse, eğitim sistemimiz, işsiz diplomalılar ordusu üretir hâle geldi. Bilgi ve beceri yerine ezberle yetinen, sorgulamayan bir nesil yetişiyor. Oysa her köye birer ziraat mühendisi atansa, toprak analiz edilip doğru ürünle üretime geçilse, herkesin yüzü güler.
Üretmeyen bir toplumun varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Ve üretim sadece tarlada değil; düşüncede, sanatta, bilimde, teknolojide, her alanda olmalıdır. Birlik olursak, el ele verirsek, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sorun yok. Ama ne yazık ki, elimizdeki imkânlar bizi daha da yalnızlaştırıyor. İletişim çağında, iletişimsizliğin en yoğununu yaşıyoruz. Herkes kendi sanal dünyasına çekilmişken, gerçek hayat yalnızlıkla örülüyor.
Artık silkelenip kendimize gelmemiz gerekiyor. Gelinen noktayı görmek ve yeniden dirilmek zorundayız. İşte bu yüzden, herkesin okuması gereken bir kitap var: Beyaz Zambaklar Ülkesinde. Finlandiya’nın nasıl ayağa kalktığını anlatan bu eser, bize de ışık tutabilir. Çünkü mesele sadece kurtulmak değil, kurtarılanı yaşatmak.
Bu vatan bizim. Gidecek başka bir yerimiz yok. Şikâyet etmeyi bırakıp üretmeye, birleşmeye, bilinçlenmeye başlamalıyız. Cumhuriyet, sadece bir rejim değil; bir duruştur. Ve o duruşu yeniden hatırlamanın zamanı geldi.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.