30 Ekim 2025 Perşembe
Aysun Uysal Yazdı… Emzik Değil, Cep Telefonuyla Büyüyen Bir Nesil
Süt ürünleri ile başınız dertte mi? Laktoz İntoleransına sahip olabilirsiniz!
İran ve İsrail Arasında Kritik 12 Gün: “Mehdi ve Mesih Savaşı” Ortadoğu’yu Sarsıyor
Serkan Candaş Yazdı... Tire'de Bir Cumhuriyet Balosu ve Bazı Sorular
TOKİ Bursa’ya 17 Bin Konut Yapacakken Neden Çataltepe’yi Unuttu!
Atatürkçü Düşünce Derneği Tire Şubesi tarafından bir Cumhuriyet Balosu düzenlendi.
Fotoğraflara baktım; ışıl ışıl bir ortam, şık kıyafetler, coşkulu bir kalabalık…
Cumhuriyet’in 102. yılına yakışır bir gece olmuş, tebrik ederim.
Bu konuda en küçük bir eleştirim yok. Aksine, her yerde Cumhuriyet Baloları yapılmalı, Türk bayrakları dalgalanmalı, canımız atamız Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün mirası coşkuyla yaşatılmalı.
Ancak bazı sorularım var.
Gazeteci kimliğimle, Cumhuriyet’e ve demokrasiye gönülden bağlı bir yurttaş olarak bu soruları sormak benim görevim.
Muhtarlar neden davet edilmedi?
Her yıl Tire’deki muhtarlarımız da bu baloya davet edilirdi.
Ancak bu yıl tablo farklıydı.
Cumhuriyet’in birer neferi olan, halkın doğrudan temsilcisi 88 muhtarımız davet edilmedi.
Neden?
Bilet verilmedi, isimleri listelerde yer almadı.
Oysa onlar Cumhuriyet’in en sahadaki temsilcileridir, en çok onların orada olması gerekmez miydi?
Muhtarların bu durumdan dolayı üzüldüğünü biliyorum
ADD Tire Şube Başkanı muhtarların davet edilmemesi ile ilgili ne dedi?
ADD Başkanı’nın, muhtarların davet edilmemesiyle ilgili sağda solda bazı sözler sarf ettiğini biliyorum.
Söylediklerinin bir kısmını duydum, hatta bazılarını birebir bana aktardılar.
Ne yalan söyleyeyim, eğer bu iddia doğruysa hiç yakıştıramadım!
Eğer o sözlerin arkasında duruyorsa, o zaman tutarlılık adına belediye başkanını da davet etmemeliydi, öyle değil mi? Ne dediğini açıklamayacağım ortalığın karışmaması adına, dilerse kendi açıklar ama açıklayabileceğini zannetmiyorum, çünkü çok düzgün kelimeler değil. Büyük ihtimal başka bahaneler öne sürecek, benim için “yalan söylüyor” vb. diyecek. Bana ne dediği önemli değil, değerli muhtarlarımıza ne dediği önemli, ben takmam, ben alışığım!
Siyasi kimlikler çıkarıldı mı?
Baloya siyasi partilerin ilçe başkanları da davet edilmiş.
Peki davet edilirken, “buyurun bekleriz ama siyasi kimliğinizi çıkarın, öyle gelin” denildi mi?
Varsayalım denildi…
O halde orada bulunan CHP’liler neden bu kimlikten sıyrılmadı?
Belediye Başkanı hangi kimlikle geldi?
Bu soruların da yanıtını merak ediyorum. Eşitlik kaidesi nerede?
Gecede ayarı kimler kaçırdı?
Davetin ilerleyen saatlerinde yaşananlara gelince…
İddiaya göre bazı konuklar seslerini fazlasıyla yükseltmiş, hatta bir hanımefendi “Yeter artık, çocuklarım sabah erken kalkacak!” diye bağırarak tepki göstermiş. Ama baya büyük bir tepki ve dakikalarca.
Bu iddia bile, gecenin “cumhuriyet ruhundan uzaklaştığı” izlenimini doğuruyor.
Ben, bugüne kadar oyunu hep CHP’ye vermiş, o parti için adliye koridorlarında yatmış kalkmış, ilçe ilçe, köy köy gezmiş biriyim.
Ancak parti sevgisiyle körleşmemeyi, doğruyu söylemekten korkmamayı da Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde giderek öğrendim. Ha şunu da belirteyim açık açık, çünkü bende her şey şeffaftır ve artık benden CHP’ye oy çıkmaz. Kendileri yaptılar bunu!
ADD gibi bir kurumun, hiçbir siyasi partinin arka bahçesi gibi görünmemesi gerekir.
Tam aksine, tüm demokratların, tüm Atatürkçülerin ortak çatısı olmalıdır. Fakat ADD, CHP’nin arka bahçesi, CHP’lilerin oyun parkı olarak varlığını sürdürüyor.
Bugün bu satırları yazarken biliyorum, bazıları çıkıp bana saldıracak, linçleyecek ve en iyi bildikleri şey olan dedikodu, arkadan konuşma ve iftira atma sanatını konuşturacak. Varsın desinler yapsınlar, varsın beni kötü göstersinler. Şu dünya üzerinde tek başıma kalsamda dürüst, objektif ve doğru habercilikten şaşmam. Çünkü ben Atatürk’ün evladıyım, çünkü ben Atatürk’ün askeriyim, çünkü ben devlet disiplini ve terbiyesi aldım.
Ben 23,5 yıl önce bu ateşten gömleği giydim.
Gazeteciliği; objektif, dürüst ve şeffaf biçimde halkın doğruyu öğrenme hakkı için yapıyorum.
Ne tehdit, ne baskı, ne de dedikodu bu kalemi susturamadı susturamaz.
Sorularımın cevabını gerçekten merak ediyorum ve en kısa zamanda değerli muhtarlarla birlikte bekliyorum. Söz veriyorum, eğer cevabınız beni tatmin ederse cevabınızla ilgilide yazacağım. Fakat bana doğrusunu bildiğim yalanlarla gelmeyin. Ben masa başlarında değil sahada öğrendim gazeteciliği!
Ali İhsan Aktaş…
Adı bir süredir kamu ihaleleriyle, devasa paralarla ve “suç örgütü” iddialarıyla anılıyor. Hakkında 704 yıl hapis cezası isteniyor. Evet, yanlış duymadınız: Yedi yüz dört yıl!
Peki, bu kadar ağır bir suçlamayla yargılanan biri neden hâlâ serbest?
Neden karakola imza vermeye bile gitmiyor?
Bu soruların cevabını herkes biliyor ama kimse yüksek sesle söylemiyor.
İddianamede dikkat çeken bir detay var.
CHP’li belediyelerle yapılan işler tek tek sıralanmış ama AK Partili belediyelerin isimleri yok. Oysaki AK Parti Belediyelerden CHP’li belediyelere göre 4 kat fazla ihale almış.
Şimdi biri çıkıp “AK Parti belediyelerinde hiçbir şey yokta ondan” demesin Allah aşkına!
Eğer bunu diyorsanız ya çok saf ya çok cahilsiniz, ya da kusura bakmayın ama bir nöroloğa görünmeniz gerekiyor!
Yok, eğer hepsini bile bile söylüyorsanız, işte o zaman bu riyakârlığın ta kendisidir.
Ve ne yazık ki bu ülkede riyakârlık, artık sıradan bir refleks haline geldi.
Aziz İhsan Aktaş’ın şirketlerinin büyüme dönemi 2014 – 2016 yıllarında başlıyor, bunu ben değil iddianame söylüyor. Birçok kamu kurumu ile iş yaptığı yazılmış iddianameye. Fakat işin ilginç yanı, sadece İmamoğlu döneminden sonrası ele alınmış garip bir şekilde. Nedense, 2014 – 2019 arası kayıp, çalıştığı belediyelerin ve devlet kurumlarının A’sı yok.
Bakın bu mesele bir parti meselesi değil!
Kim olursa olsun, hangi partiden olursa olsun; bu adamla iş yapan her belediyede yolsuzluk kokusu vardır.
Bir örnekle anlatalım;
CHP’den AK Parti’ye geçen Aydın Belediyesi…
Arşivleri açın, AK Partililerin yıllarca Çerçioğlu hakkında söylediklerine bakın.
Parti değişti, bir anda tüm AK Partililer suspus oldu!
Demek ki mesele “doğru” ya da “temiz siyaset” değilmiş; mesele kimle yan yana durduğunmuş.
704 yıl hapis istemiyle yargılanan bir adam serbest geziyorsa, bu ülkede hiçbir şey normal değildir ve kimse kimseyi aptal sanmasın! Düşünün, 704 yıl hapsi istenen suç örgüt lideri serbest, 3 – 4 yıl hapsi istenen belediye başkanları ve bürokratlar tutuklu, normal mi?
Yolsuzluğun partisi olmaz!
Kime dokunursa dokunsun, hırsız hırsızdır, yanlış yanlıştır.
Adaletin de, ahlakın da, vicdanın da partisi olmaz!
Lütfen vicdanınız olsun, bu dünyanın öbür tarafıda var ve Allah her şeyi görüyor unutmayın, fakat unutmuş görünüyorsunuz!
Başarı istiyorsanız; azimli, disiplinli ve planlı olmanız gerekiyor. Çok okuyacak, araştıracak, tecrübeli insanlardan faydalanacaksınız. Kendinize bir veya birkaç hedef koyup, yılmadan ilerleyeceksiniz. Bunları yaptığınızda emin olun, başarı kendiliğinden geliyor. Çünkü bu, tecrübeyle sabittir…
Azim, bütün maddi ve manevi kuvvetleri toplayıp hedefe yöneltmektir. Azimli insanlar, bir engelle karşılaştıklarında hemen vazgeçmezler. Aksine, olayların üzerine gider, engelleri aşar ve başarıyı yakalarlar.
Azimli olmak için inanmak, gayret, mücadele ve kararlılık gerekir. Başarı sadece istemekle elde edilmez; bu yolda ısrarcı, istikrarlı ve disiplinli olmak şarttır.
“Zeki insanlar her zaman başarılı olur” diye düşünenler yanılıyor. Çünkü çok zeki olup da hayatta başarısız olan pek çok insan vardır. Hayatta her zaman “Başarabilirim” demeliyiz. Unutmayın, başaran insanlar da tıpkı bizim gibiler; iki kafaları, dört elleri, dört ayakları yok. O hâlde biz neden başarmayalım?
Başarıya giden yolun iki temel unsuru vardır: Azim, disiplin ve sebat. Bu yolda en büyük yardımcılarımız bunlardır. İlerlerken karşımıza bin türlü engel çıkacaktır; ama her engel, bizi daha da güçlendiren bir basamaktır.
Azim ve kararlılıkla çalışmak, insanı başarıya götürür. İnsan bir hedef seçer ve bu hedefe azimle çalışırsa, sonunda mutlaka başarılı olur.
Bir insan ne kadar bilgisiz veya güçsüz olursa olsun, eğer azimliyse hedefine ulaşır. Aynı şekilde ne kadar bilgili, akıllı veya güçlü olursa olsun, azmi yoksa başarısız olur. Çünkü azim, çalışmayı getirir; çalışma da başarıyı… Başarı azim gerektirir, azim ise irade. Unutmayın, bazı hedefler başarısız olmaya bile değerdir. Gerçek başarı, başarısız olma korkusunu yenebilmekle başlar.
İnsanda azmin oluşması, sürekli aktif halde kalması için bilgi, bilinç ve farkındalık çok önemlidir. İnsan, mantığına uyan ve başarabileceğine inandığı her şey için azmeder.
Bu nedenle çocuklarımız dâhil, insanların eğilimlerine saygı duymalı, onları cesaretlendirmeliyiz. Çünkü bu, sadece bilgi ve bilinci değil; aynı zamanda azmi, şevki ve gayreti de artırır.
Azimli bir insan yere düşse de kalkmasını bilir. Yol zor olabilir, süreç sancılı geçebilir; ama başarıya ulaştığınızda o emeklerin her biri anlam kazanır.
Kısacası; azimli, hırslı, disiplinli ve planlı olun.
Başarı, azimle yürüyenlerin yol arkadaşıdır.
Liyakat mi? O da kim?
Tire Belediyesi’nde son günlerde öyle bir tablo var ki, insan “acaba yeni bir komedi dizisi mi çekiliyor?” diye sormadan edemiyor. İddiaya göre yaklaşık 20 – 25 personelin maaşları yanlış hesaplanmış ve fazla para yatırılmış. Evet, yanlış duymadınız, belediye kendi personeline “yanlışlıkla fazla maaş” ödemiş iddialara göre!
Şimdi ne mi oluyor? Muhasebe telaşta, personeller tek tek aranıyor: “Biz yanlışlıkla fazla yatırmışız, o parayı bir zahmet geri getir.” Ne güzel, değil mi? Hata belediyenin, ama utanan yine çalışan!
Kusura bakmayın ama bu kadar basit bir maaş hesabını beceremeyen bir muhasebenin, milyonluk ihaleleri, bütçeleri, ödenekleri yönettiğini düşününce insanın tüyleri diken diken oluyor.
Maaş hesaplayamayanlar belediye yönetiyor, sonra “Tire neden ilerlemiyor?” diye soruluyor!
Personeli çağırmanıza gerek yok aslında, o durumun çok daha pratik bir yolu var ama onu yazmayacağım. Zira siz zaten her şeyi “çok iyi” biliyorsunuz(!)
Birileri artık şu gerçeği kafasına soksun, bu mesele bir “muhasebe hatası” değil, liyakat felaketidir!
Kimin neyi bilip bilmediği değil, kimin kimin adamı olduğu önemli olunca, sonuç da böyle rezalet olur.
Yanlış maaş yatır, sonra da “geri getir” de… Pes yani! Bu belediyede hesap hatası değil, mantık hatası var!
Tire Belediyesi’nde artık muhasebe personelini matematik kursuna değil, yöneticileri liyakat kursuna göndermek lazım. Ama dikkat, o kursa gidenlerin de sınavı zor olur, çünkü ilk soruda kalırlar.
“Liyakat nedir?”
Cevap veremezler, çünkü kitapta değil, koltukta büyümüşler.
Kısacası sevgili Tire halkı, bu olay sadece bir hesap hatası değil; Hesap sormayı bilmeyen bir yönetim anlayışının yansımasıdır. Ve bu şehirde bazıları fazla maaş almış olabilir, ama emin olun en büyük eksik yine akılda!
2025 yılı Mart–Eylül ayları arasında, yalnızca 6 aylık dönemde ilgili firmalara doğrudan temin yoluyla yapılan hizmet alımları toplamı 1 milyon 315 bin 500 TL + KDV olarak kayıtlara geçmiş.
Rakamları tek tek yazalım ki herkes görsün:
A Firması: 717.500 + KDV (%55)
B Firması: 280.000 + KDV (%21)
C Firması: 111.000 + KDV (%8)
D Firması: 138.000 + KDV (%11)
E Firması: 69.000 + KDV (%5)
Yani toplamda, altı ayda bu firmalara 1.3 milyon liranın üzerinde bir para ödenmiş.
Şimdi soruyorum: Yapılan işe göre bu rakamlar büyük değil mi?
23.5 yıllık ulusal gazetecilik geçmişimle ve 9 ülkeye verdiğim basın – PR danışmanlığı deneyimimle söylüyorum:
Eğer bu paralar sadece “yerel haber yapılması” karşılığında ödendiyse ki öyle, birileri gerçekten “fena indirmiş”!
Bu bütçeyle sadece Tire’de değil, tüm Türkiye genelinde defalarca haber yapılır, ulusal basında ciddi kampanyalar yürütülür, haberler yapılır. İşin içindeyim ve rakamları iyi bilen biriyim tüm Türkiye’de. Kaldı ki bu rakamların bir kısmı da “kalem oynatılarak” düşürülmüş izlenimi veriyor.
A firmasına bakarsanız tablo daha da ilginç. Toplam pastanın yarısından fazlası onlara gitmiş.
Kim olduklarını Tire’de bilmeyen yok; İlçenin en meşhur “yandaş medyası” olur kendileri. Tabii her dönem kim varsa ona yanaşırlar ve satmadıkları kimsede yok Tire’de!
Zaten bu kadar yüksek payı alması da şaşırtıcı değil.
Ama unutmayın, bu sadece altı ayın (6 Ay) tablosu.
Hadi diyelim bu rakamlarda hiçbir oynama yok, hiçbir tıraşlama yapılmadı.
O zaman siz düşünün, 19 ayda nasıl bir para akışı olmuş olabilir?
Tire halkının alın teriyle toplanan paralar kimlerin cebine, hangi gerekçelerle girdiği sorusu çok yakında cevabını bulacak.
Bu işin sonu mutlaka adliyede bitecek. Tirelilerin parasını indirenler, er ya da geç kodeste hesap verecek merak etmeyin.
Ve son olarak…
Bu isimlerle ilgili beni en çok şaşırtan ne biliyor musunuz?
Herkes bu kişilerin arkasından konuşuyor, ama yüz yüze gelince sarmaş dolaş, canım cicim, kardeşim moduna geçiliyor.
Bu da işin başka bir yüzü, büyük ikiyüzlülük.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.