DOLAR 42,8044 0.17%
EURO 50,1756 -0.07%
ALTIN 5.971,320,28
BITCOIN 37736653.27396%
İzmir

KAPALI

SABAHA KALAN SÜRE

X
Serkan Candaş

Serkan Candaş

19 Aralık 2025 Cuma

Serkan Candaş Yazdı… Yılbaşı Üzerinden Dindarlık Yarışına Son Verin

Serkan Candaş Yazdı… Yılbaşı Üzerinden Dindarlık Yarışına Son Verin
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Yeni yıl gecesi…
İster şükredersin, ister küfredersin.
İster dua edersin, ister çay içersin.
İster evinde oturursun, ister eğlenirsin.

Ama şunu netleştirelim: O gecenin dinle bir ilgisi yok.

Noel, Hristiyanlara ait bir dini bayramdır ve 25 Aralık’ta kutlanır. Bu, Hristiyan dünyasını ilgilendirir. Eğer insani değerlere saygılıysan, bir Hristiyan komşun varsa tebrik edersin; yoksa da susar, işine bakarsın. Kimse kimseye inancını dayatmak zorunda değildir.

Ancak Türkiye’de kutlanan Noel değil, yılbaşıdır.
31 Aralık gecesi kutsal bir gece değildir; yılın son gecesidir.
1 Ocak ise yeni bir takvimin başlangıcıdır. Bu kadar.

Yılbaşı gecesi;
İsteyen Kur’an okur,
İsteyen çay içer,
İsteyen alkol alır,
İsteyen evinde parti verir,
İsteyen dışarı çıkar,
İsteyen eğlenir,
İsteyen evinde kalır.

Bu, kimsenin inancını sorgulama hakkı vermez.

Yeni yıl, tüm insanlığın ortak sevincidir.
Bölmek, ayrıştırmak, “biz ve onlar” diye ayırmak kimseye bir şey kazandırmaz.

Bir de şu mesele var…
Her yıl aynı tartışma, aynı bağırış, aynı hedef: Noel!

Oysa bir kere de şunları yazın;
Müslüman çalmaz.
Müslüman dolandırmaz.
Müslüman adam kesmez.
Müslüman yetim hakkı yemez vb.

Ama nerede?
Kolay olan Noel’e saldırmak.
Zor olan ahlakı, adaleti, vicdanı savunmak.

Bir kez daha hatırlatalım;
Noel, Hristiyanların çoğu tarafından 25 Aralık’ta kutlanır.
24 Aralık Noel arifesiyle başlar, bazı ülkelerde 26 Aralık’a kadar sürer.
Doğu Ortodoks Kiliseleri (Ermeni Kilisesi) ise Jülyen takvimine göre 6 Ocak’ta Noel’i kutlar.

Yani 1 Ocak sadece ve sadece yılbaşıdır.

Ne dini bir ritüeldir,
Ne de bir inanç dayatmasıdır.

Takvimi düşmanlaştırarak dindarlık olmaz.
İnsanları ayırarak ahlak savunulmaz.

Yeni yıl geliyor.
Dileyen sevinsin, dileyen suskun kalsın.
Ama kimse kimsenin yaşamına, inancına, tercihlerine parmak sallamasın.

Çünkü mesele yılbaşı değil;
Mesele tahammül.

Devamını Oku

Serkan Candaş Yazdı… Siyasetin En Zor Görevi, İnsan Zihnini Dönüştürmek

Serkan Candaş Yazdı… Siyasetin En Zor Görevi, İnsan Zihnini Dönüştürmek
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Her siyasi lider, kendi vizyonunu topluma benimsetmek, insanları etkilemek ve onların zihniyetini dönüştürmek ister. Aslında siyasi liderliğin varoluş nedeni de budur. Nathan Gardels’in ifadesiyle, “Siyaset dünyasının liderlerine, yaşadığımız dünyayı biçimlendirme görevi verilmiştir.”

Ancak insanların düşünce dünyasını değiştirmek, sanıldığı kadar kolay değildir. Değişime direnen yalnızca muhafazakârlar değildir; en açık fikirli insanlar bile alıştıkları düşünce kalıplarını terk etmekte zorlanabilir.

Toplumların zihniyeti; yerleşik düşünceler, gelenekler, değer yargıları, kültürel kodlar ve toplumsal psikoloji gibi birçok unsurun etkileşimiyle oluşur. Zamanla bu yapı kemikleşir ve değişmez sanılır. Oysa hayat, sürekli yeni beklentiler ve yeni sorunlar üretir. Bildiklerimiz artık yeterli gelmemeye başladığında, eski bakış açılarıyla yeni sorunları çözemediğimizde zihniyetimizi değiştirmek kaçınılmaz hale gelir.

Zihniyetini değiştiremeyen birey gibi, zihniyetini değiştiremeyen toplumlar da hayata yenilir.

Howard Gardner’a göre, zihniyet değişimine talip olan bir siyasi liderin atması gereken zorunlu adımlar vardır. Lider, öncelikle değişimin neden gerekli olduğunu açık ve ikna edici bir mantıkla anlatmalıdır. Yeni zihniyetin toplumu nasıl ileri taşıyacağını ortaya koymalıdır. Ancak yalnızca anlamak, ikna olmak demek değildir. Çoğumuz sunulan mantığı kavrasak bile, eski inançlarımıza tutunmayı tercih ederiz.

Bu nedenle liderler, yalnızca akla değil; duygulara ve ruhlara da hitap eden bir dil kullanmak zorundadır. Topluma ilham verebildikleri ölçüde destek bulurlar. Çünkü insanlar, kendilerine dokunan liderlerle bağ kurar.

Ayrıca herkes aynı anlatım biçimiyle ikna olmaz. İnsanların algılama, irdeleme ve özümseme biçimleri farklıdır. Bu yüzden liderler, vizyonlarını aktarırken farklı anlatım yollarını denemelidir. Kimi zaman da insanların inançlarını değiştiren, başlarına gelen büyük olaylardır. Ortak sevinçler, depremler, ekonomik krizler gibi toplumsal kırılmalar, zihniyet dönüşümünü hızlandırabilir. Gerçek hayatın beklenmedik anları, düşünce dünyamızı yeniden şekillendirir.

Siyasi liderler, bu tür toplumsal gerçeklikleri kendi vizyonlarını anlatmak için bir kaldıraç olarak kullanabilmelidir. Hitap ettikleri kitleyle aynı dalga boyunda olmak zorundadırlar. Yurttaşlar, kendileriyle aynı frekansta olan liderlerle bağ kurar. Duygusal bağ kurulmadan tek bir insanı bile ikna etmek mümkün değildir.

Siyasi liderleri kahraman yapan, tam da bu zihniyet değiştirme becerileridir. Savundukları dönüşümün bizzat temsilcisi olduklarında, Gandhi’nin dediği gibi “değişimin kendisi olduklarında” başarıya ulaşırlar.

Einstein’ın şu sözü boşuna değildir:
“Zihniyetleri değiştirmek, atomu parçalamaktan daha zordur.”

Ancak bir toplumun ilerleyebilmesi için, zihniyetini değiştirmekten başka da bir çaresi yoktur.

Hoşçakalın, sevgi, saygı ve dayanışmayla kalın…

Devamını Oku

Serkan Candaş Yazdı… Ben Haykırırım, Kalem Ağlar

Serkan Candaş Yazdı… Ben Haykırırım, Kalem Ağlar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Kalbimi cam kırar gibi, hiçbir tereddüt duymadan kırdıklarında içimde ilk uyanan duygu susmak olmaz. Haykırmak olur.

Öyle sıradan bir bağırış değil bu; dünyanın duymasını istediğim bir isyandır. Haksızlığı, adaletsizliği, vicdansızlığı, çıkarcılığı, bencilliği ve iftirayı gizleyen tüm perdeleri yırtmak isterim. Sesim kısılsın, boğazım yırtılsın ama gerçek duyulsun isterim.

Çünkü susmak, kabullenmektir. Ve ben kabullenmedim kabullenmem!

Bazen sorarım kendime; Bu haykırma isteği yaşananları yok sayma çabası mı? Unutma arzusu mu? Yoksa kaçma refleksi mi?

Cevabını bilmiyorum. Bildiğim tek şey şu; İnsan içindeki yangını bastıramaz. Bastırdıkça yanar.

Haykırışların ardından gelen o ağır uyku… Ne bir rahatlama ne bir boşalma… Bu, vazgeçmişliğin umursamazlığı hiç değil. Bu, olsa olsa acıya dayanmayı öğrenmiş bir ruhun geçici baygınlığıdır.

Sonra öğrendim ben haykırmanın başka bir yolunu. Önümde beyaz bir kâğıt, elimde bir kalem… Bağırışlarımı boğazımdan değil, kalemimin ucundan akıtmaya başladım.

Ben haykırırım, kalem ağlar. Beyaz kâğıt gözyaşlarımı emer. Ben haykırırım, kalem delirir. Beyaz kâğıt kelimeleri hizaya sokar. Ve o kâğıt, sakladığı haykırışları bana değil, milyonlara yankılar. Yankılanan her kelime, bir başka kırık kalbe çarpar. Orada durulur, orada uslanır.

Kalbim kırıldığında sadece karşımdakine kızmam ben, önce kendime kızarım. İzin verdiğim için… İnandığım için… Dürüst olduğum için… Ve kalbimin duvarlarına kızarım; herkese kapı açtığı için. Evet, bilirim suç sadece kıranda değildir. Çoğu zaman suç, kırılmaya razı olanda da vardır.

Ben de alırım suçumu koyarım haykırışlarımın yanına, kulakları patlasın diye. Koyarım öfkelerimin yanına, utansın diye.

Kalbim kırıldığında bir hüzün bulutu çöker üzerime. Kanayan kalbime tanıklık eder. O kan, gözlerimden akar; tuzlu tuzlu… Dudağımdan dilime ulaşır. Acının tadını çok iyi bilirim ben.

Ve yine bir uyku bastırır… Ama asla uyuyamam. Çünkü bu ülkede uyumak, olan biteni görmezden gelmeyi seçenlerin işidir.

Devamını Oku

Serkan Candaş Yazdı… Tire FK Sahiplenilmezse, Sahipleri de Bir Gün Çeker Gider

Serkan Candaş Yazdı… Tire FK Sahiplenilmezse, Sahipleri de Bir Gün Çeker Gider
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Tire FK – Eskişehirspor maçını izlerken sahada sadece iki takım yoktu; tribünlerde de iki farklı kültür, iki farklı aidiyet anlayışı karşı karşıyaydı. Eskişehirspor taraftarı 70-80 kişiydi belki ama sahadaki mücadele kadar tribünde de ders verdiler. Sesleri, coşkuları, takımlarına verdikleri enerji sahaya yansıdı.

Peki ya Tire tribünleri?

Maraton tribünü ücretsiz olmasına rağmen manzara gerçekten düşündürücüydü. Çoğu bacak bacak üstüne atmış, çekirdeğini çitleyerek ortalama bir tiyatro akşamını izler gibi maçı takip ediyor. Tribün kültürü yok, baskı yok, destek yok… Rakip takımın 70 kişisi atmosfer yaratıyor, bizim Tireliler susuyor. Sonra da “Ya takımı Tire’den götürürlerse” diye hayıflanılıyor. Kusura bakmayın ama böyle destek verilmezse götürürler. Hem de haklı olarak.

Tire’de yıllardır süregelen bir sorun var; “Başkan ve oyuncular Tireli değilse desteklemeyiz” anlayışı. Bu kadar dar, bu kadar kısır bir bakış açısı olabilir mi? Dünyanın hiçbir yerinde başarılı kulüpler böyle yönetilmiyor. Beşiktaş’ın, Galatasaray’ın, Fenerbahçe’nin, Göztepe’nin başkanları ve oyuncuları kendi semtlerinden mi? Bir kulübün başkanı, teknik heyeti ya da oyuncuları illa Tireli olmak zorunda mı? Bu takımın adı Tire. Bu takım Tire’de oynuyor. Tire’nin renklerini taşıyor. Tire’nin reklamını yapıyor. Esnaf kazanıyor, şehir tanınıyor. Daha ne istiyorsunuz?

Madem mesele “Tireli olmak” diyelim… O zaman Tire Belediyesi’nin takımına neden tribün desteği verilmiyor? O takımın tüm oyuncuları Tireli. Takım Tire’nin. Eee? Bu kez neden destek yok? Demek ki mesele Tirelilik değil; mesele alışkanlık, umursamazlık ve tribün kültürü eksikliği.

Bir diğer gerçek ise şu; Destek vermezseniz takımın kaçıp gitmesinden kimseyi suçlayamazsınız.

Başkanın ve yönetimin hataları elbette var; defalarca yazdım, en sert şekilde eleştirdim. Ama yönetimin en büyük yanlışı, tecrübeyi, uyarıları dinlemek yerine gereksiz kişilerin yönlendirmesine kapılmak oldu. İletişim zaafı cabası.

Örneğin geçtiğimiz Cuma günkü yemek… Tribünlerden, gerçek taraftarlardan kimse davet edilmemiş. Tire protokolü ile yürüyeceğini sanan her yönetim yanılır. Tire’nin sosyolojisini tanıyan bunu bilir. Bu şehir protokolü sevmez. Bu şehirle yol yürümek istiyorsanız, halkla, sokakla, esnafla yürürsünüz. Basın deseniz… Tire’nin gerçek basını kırgın. Neden? Çünkü çağrılmıyor, dışlanıyor, yok sayılıyor. Belediyeden maaş alan yandaş medya hariç kimseye kapılar açılmıyor. Bu nedenle şehir basınında Tire FK’nın haberi bile çıkmıyor. Bunun sorumlusu da iletişimi SIFIR noktasına indiren yönetim anlayışıdır. Tire’nin yandaş medyası ile takılırsanız ‘sen ben bizim oğlan’ şeklinde takılırsınız, gerçekleri söylemezler sadece süslü laflarla gözünüzü boyarlar ve ceplerini doldururlar.

Ama tüm bunlara rağmen… Tribün destek vermeden bu takım nefes alamaz. Tribün olmadan futbol olmaz. Bu şehir, kendi takımının yanında dimdik durmayı öğrenmeli. Yönetim de bilet fiyatları ve iletişim yönetimi konusunda elini taşın altına koymalı.

Tirelilere son sözüm şudur; Bu takım sizin bizim takımımız. Bugün sahip çıkmazsanız yarın kaybedersiniz. O gün geldiğinde ise suçlayacak kimseyi bulamazsınız.

Ufakta olsa hakeme de değineyim, orta hakem ve yan hakem derhal incelenmeli ve düdükleri astırılmalı. Maçı katletti!

Devamını Oku

Serkan Candaş Yazdı… Tire Belediyesi’ne Birkaç Soru

Serkan Candaş Yazdı… Tire Belediyesi’ne Birkaç Soru
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Onlar susacak ben araştırmaya, sormaya ve konuşmaya devam edeceğim. Ne diyorduk; “Susan dilsiz şeytandır”

Tire Belediyesi’ne kamu adına birkaç basit ama hayati soru yöneltmek istiyorum. Bu soruların cevabı, hem vatandaşın can güvenliği hem de belediyecilikte şeffaflık anlayışı açısından büyük önem taşıyor.

  • Belediye şoförlerinin yetki belgeleri ve ehliyetleri kaç ayda bir kontrol ediliyor?
  • Bu şoförlerden ehliyetine alkolden dolayı el konulanlar var mı?
  • Eğer ehliyetine el konulan personel veya personeller varsa, bu kişiler hâlâ aktif biçimde araç kullanıyor mu?
  • Belediyede ehliyetsiz veya yetki belgesiz şoför çalıştırılıyor mu?

Bu soruların her biri kamu hizmetinin en temel ilkesi olan güvenliğin gereğidir. Eğer ehliyetine el konulan kimse yoksa, bunu da net ve belgeleriyle açıklamak Tire Belediyesi’nin sorumluluğudur.

Eğer varsa, ki vatandaşın merak ettiği asıl budur ve yine aynı şekilde belgeli, tarihli ve açık bir açıklama yapılmalıdır.

Ben, dün bir yanlıştan döndünüz diye nasıl teşekkür ettiysem, aynı şekilde bu konuda da gereken şeffaflık gösterilirse bunu kamuoyuna memnuniyetle duyuracağımı herkes bilir.

Bir kez daha altını çiziyorum;
Lütfen tarihli, belgeli, görselleriyle net bir açıklama yapın. Bu şehirde yaşayan herkesin bunları bilmeye hakkı var.

Devamını Oku

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.