 
        26 Ekim 2025 Pazar
 
                Aysun Uysal Yazdı… Emzik Değil, Cep Telefonuyla Büyüyen Bir Nesil
 
                Süt ürünleri ile başınız dertte mi? Laktoz İntoleransına sahip olabilirsiniz!
 
                İran ve İsrail Arasında Kritik 12 Gün: “Mehdi ve Mesih Savaşı” Ortadoğu’yu Sarsıyor
 
                Serkan Candaş Yazdı... Tire'de Bir Cumhuriyet Balosu ve Bazı Sorular
 
                TOKİ Bursa’ya 17 Bin Konut Yapacakken Neden Çataltepe’yi Unuttu!
 
        
    Türkiye, toprağı bereketli, iklimi çeşitli bir ülke. Ama ne yazık ki bu avantajı yıllardır doğru kullanamıyor. Her mevsim ayrı ürün yetişen bu topraklarda çiftçi artık kazanamıyor, ayakta duramıyor. Traktörün tekeri dönüyor ama umutlar yerinde sayıyor.
Mazot, gübre, yem, ilaç… Her şey zamlandı. Çiftçi daha tarlaya adım atmadan borçla başlıyor sezona. Ektiği üründen kâr değil, çoğu zaman zarar ediyor. Hal böyle olunca gençler köyden kente göç ediyor, tarlalar boş kalıyor, üretim azalıyor.
Üstelik çiftçiye verilen destek ya yetersiz ya da gecikmeli. Kota uygulamaları, ithal ürünlerle rekabet, plansız alım politikaları da çiftçinin belini büküyor. Bir zamanlar kendi buğdayını, şekerini, pamuğunu yetiştiren ülke; şimdi dışa bağımlı hale geldi.
Oysa bir ülke ancak kendi üreten eliyle güçlüdür. Toprağa emek veren insanı yok saymak, geleceği yok saymaktır. Çiftçiye değer vermek sadece ekonomik değil, stratejik bir gerekliliktir.
Bugün hâlâ direnmeye çalışan, gecesini gündüzüne katan çiftçilerimiz varsa, bu topraklar hâlâ umudunu kaybetmemiş demektir. Ama biz susmaya devam edersek, yarın oturacak bir soframız bile olmaz. Çiftçilerimize ve üreten ellerimize sahip çıkmak zorundayız.